Osmanlı İmparatorluğu
Türk tarihi |
Ana madde: Osmanlı Devleti kuruluş dönemi
Osmanlı Devleti Tarihi |
Ana Dönemler
Beylik Dönemi Kuruluş Dönemi Yükselme Dönemi Duraklama Dönemi Gerileme Dönemi Dağılma Dönemi |
Özel Dönemler
Fetret Devri Köprülüler Kutsal İttifak Savaşları Lâle Devri Rus Savaşları Nizam-ı Cedid Tanzimat Birinci Meşrutiyet İkinci Meşrutiyet |
Osmanlı Devleti Tarihi Zaman Çizelgesi
Osmanlı Tarihi Kronolojisi Osmanlı Portalı |
Fetret Devri ve yeniden birliğin sağlanması
Osmanlı Devleti büyüyüşü (1481 - 1683)
Ana madde: Osmanlı Devleti Duraklama Dönemi
Osmanlı Devleti'nin yükselişi ve çöküşü (1299-1920)
Gerileme (1699- 1792)
Gazi Halife, Sultan III. Selim,Selīm-isālis Han, سليم ثالث
Ana madde: Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi
- Karlofça Antlaşması
- Lale Devri
- 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı
- Küçük Kaynarca Antlaşması
- Nizam-ı Cedid
Dağılma (1792 - 1922)
II. Abdülhamit
- Ayastefanos Antlaşması
- Berlin Antlaşması
- Sırp İsyanı(1804)
- 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı
ve Bükreş Antlaşması
- Yunan İsyanı
- 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı
ve Edirne Antlaşması
- Mehmet Ali Paşa isyanı
- Tanzimat Fermanı
(1839)
- Kırım Savaşı
(1853-1856)
- 93 Harbi
(1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)
- Dömeke savaşı
(1897 Osmanlı Yunan savaşı)
- Trablusgarp Savaşı
(1911-1912)
- Balkan Savaşları
(1912-1913)
- I. Dünya Savaşı
(1914-1918)
- Çanakkale Savaşları
(1915-1916)
- Saltanatın Kaldırılması
(1922)
Saltanat Makamı
Kazasker: Anadolu ve Rumeli'de olmak üzere iki ayrı kazasker bulunurdu. Adalet işlerine bakardı. Ayrıca kadı ve müderrislerin atamasını ya da görevden alma işini yapardı. Bugünkü yargı görevini yaparlardı.
Defterdar: Anadolu ve Rumeli'de iki ayrı defterdar vardı. Rumeli'deki baş defterdardı. Maliye işlerini yapardı. Bugünkü Maliye bakanlığı görevini yürütürdü.
Nişancı: Tapu, kadastro, fethedilen yerleri gelirlerine göre deftere kaydetmek işlerini yürütürdü.
Şeyhülislam: Devlet'te iken verilen kararların İslam'a uygun olup olmadığına karar verir, bu karara fetva denirdi. Sadrazamla eşit rütbedeydi. Şeyhülislam, divan asli üyesi değildi, gerekli görülen konularda çağrılır ve fikri alınırdı.
Kaptan-ı Derya: Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumludur. İstanbul'dayken Divan toplantılarına katılırdı. Kaptan-ı Derya da asli üye değildi, gerekli görülen konularda çağrılır ve fikri sorulurdu.
Yerel Yönetimler
- Vilayet
(Eyalet)
- Sancak
(İl veya birkaç il birarada)
- Kaza
(ilçe)
- Nahiye
(Bucak)
- Karye
(köy)
- Vilayeti Beylerbeyi, son dönemlerde Vali
- Sancağı Sancakbeyi yönetmekteydi.
Balkan Harbinde Türk Pilotları, 1912
Osmanlı topraklarındaki şu anki devletler
Ana madde: Eski Osmanlı topraklarında şu an bulunan devletler listesi
Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti (Osmanlı Türkçesi: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه -
Devlet-i ʿAliyye-i ʿOsmâniyye[8][9]) 1299-1923 yılları arasında varlığını sürdürmüş
Türk-İslamdevleti. Doğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika'ya kadar
topraklarını genişletmiş ve 16. yüzyılda dünyanın en güçlü imparatorluğu halini
almıştır. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler Türkiye'nin tek ardıl devlet
sayılması gerektiğini savunurlar.[10]
Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların
Bozok kolunun Kayı boyundandır.[11] Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde
kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine
çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve
bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de
Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı sonrasında devlet niteliğini kazandığını
iddia ederler.[12][13] İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma
(Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay
olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda
üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük
bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıdaCebelitarık Boğazı
(ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde
Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre,
Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı.[14] Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve
vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet
zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki
kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote[15] (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar[16]
(1627) veLundy[17](1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi
görmüştür. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman,
toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din,
dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti
hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır.[18]Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve
adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli
belirlemiştir.[19]
Osmanlı İmparatorluğu belirli tarihsel dönemlere ayrılarak incelenir. Dönemler,
Osmanlı Devleti'nin yönetim yapısına ve dünya siyasetindeki yerine göre
belirlenmiştir. Toprak büyüklüğünü temel alan ayrıştırmalardan daha detaylı bir
bakış açısına izin vermektedir.
Beylik döneminin ne zaman başladığı belli değildir. Osman Gazi birliklerinin
1298 yılında İnegöl ve civarını fethetmesi sonucunda bağımsızlığını ilan etti [20].
Bu dönemde beylik dönemi sona ermiştir.
Moğol İmparatorluğu döneminde kaçan Süleyman Şah komutasındaki Kayılar
ilk olarak 1227 yılında Anadolu'ya geldiler[21]. Anadolu Selçuklu Devleti
hükümdarı Alaeddin Keykubad, Kayıları Karacadağ ve bölgesine yerleştirdi. Kayılar
bu sırada 50.000 kişiydiler[20].Süleyman Şah'ın Fırat Nehri'nden geçerken, boğulması
üzerine, Kayı Boyu'na mensup bazı kişiler Erzurum ve Erzincan civarına göç
ettiler.[21] Bazıları da Suriye ve yeniden anayurtlarına göç etti.
Ertuğrul Gazi ise Söğüt ve civarına yerleşti. Bu sırada buraları fethetti. Ertuğrul
Gazi yaklaşık 1000 km2 civarı bir toprak fethetmişti[22]. Ertuğrul Gazi tahminen
90 yada 83 yaşında ölmüştü.[23][24] Aşiret Osman Bey'i seçti. Osman Gazi, devlete
adını vermiştir.
1299 yılına gelindiğinde Anadolu Selçuklu Devleti yıkılmak üzereydi. Bu sırada
Osman Gazi, yakın arkadaşlarıyla Bilecik, Yarhisar ve son olarak da İnegöl'ü
1299 yılında fethetti.[22]Osman Gazi, ardından Yenişehir ve civarını 1301 yılında
fethetti. Yenişehir başkent yapıldı. Bazı yazarlarca devletin kuruluşu 1299, bazılarınca
ise 1301 tarihi kabul edilir. Prof. Dr.Halil İnalcık ise 1302 yılındaki Koyunhisar
Savaşı ile devletin kurulduğunu iddia etmiştir. 1302 yılında Doğu Roma İmparatorluğu
kuvvetleri, Osman Gazi'yi durdurmak için yola çıktı. Osman Bey'in 2000, Bizans'ın
ise 5000 civarında askeri vardı. Osman Bey, 27 Temmuz 1302'de yapılan savaşı
kazandı. Ardından da Mudanya ve civarı fethedildi.[22]
Osmanoğulları Beyliği'nin genişlemesi, Marmara bölgesindeki büyük Doğu Roma
kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanoğulları Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü.
Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan
Bey zamanında da Osmanoğulları Beyliği'nin gelişmesi hızlandı. Para bastırarak
Osmanoğulları Beyliğini,Osmanlı Devleti haline getirdi. Bursa'nın ardından Marmara
bölgesinin öteki büyük Doğu Roma kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti.
Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Doğu Roma İmparatoru
III. Andronikos'un bulunduğu bir Doğu Roma ordusu Maltepe (Palekanon)
Savaşı'nda bozguna uğratıldı (1329). Osman Bey döneminde, Osmanoğulları
Beyliği yalnız Doğu Roma topraklarında genişlemişti.
Orhan Bey döneminde ise komşu Türk Beyliklerinin topraklarında da genişlemeye
başladı. Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye
geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi
komutanlarına sahip oldular. Osmanlılar Rumeli'ye Doğu Roma İmparatorluğu'nda
Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak,
1354'te ayak bastılar. Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu
Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu. Orhan Bey'in yerine oğlu I. Murat (1362 - 1389)
geçti. Doğu Roma o sıralarda iç karışıklıklar içindeydi. Kantakuzen, Orhan Bey'den,
Çimpe Kalesi karşılığında yardım istedi. Orhan Bey, Doğu Roma Tekfurlarını (vali)
bozguna uğrattı ve Çimpe'yi Rumeli'ye geçişte üs olarak kullandı. İznik ele
geçince Orhan gazi tuğrasının olduğu ilk Osmanlı parasını bastırtarak, tarihteki ilk
padişah oldu. Donanma ilk kez Orhan Bey zamanında kuruldu ve Osmanoğulları
Beyliği, Osmanlı Devleti haline geldi. Yine Orhan Gazi zamanında, 6 yıl süren kuşatmanın
ardından Bursa alınarak başkent yapıldı.
I. Murat Hüdavendigar Balkan fetihlerini hızla sürdürdü. 1363'te Edirne yakınlarında
Sazlıdere denilen yerde, Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen bir
Doğu Roma - Bulgar
ordusu yenilgiye uğratıldı ve bu zaferin ardından Edirne Osmanlılar'ın eline geçti.
Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar - Sırp - Bulgar - Eflâk - Bosna
birleşik ordusu Edirne yakınlarında, Sırpsındığı Savaşı'nda ağır bir yenilgiye
uğratıldı (1364). Osmanlılar kısa süre içinde Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı ve Sırbistan'ı
ele geçirmeyi başardılar. 14.yy. sonlarında Osmanlı sınırı Tuna'ya ve Belgrad'a
dayanmış bulunuyordu. Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa
devletlerinin Osmanlı ilerlemesini durdurma çabaları, I. Kosova Savaşı (1389),
Niğbolu (1396), Varna (1444), II. Kosova Savaşı (1448) savaşları ile kırıldı.
İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçmesinden önce Belgrad ve dolayları, Arnavutluk,
bazı liman şehirleri dışında Balkanlar büyük ölçüde Osmanlı egemenliğine girmiş
bulunuyordu. Bu döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı ile I.Murat'ın
oğlu Şehzâde Bayezit'in evlenmeleri, Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve Gediz
dolaylarının çeyiz olarak Osmanlılar'a geçmesine neden oldu. Yine I. Murat
döneminde Osmanoğulları Beyliği,Hamitoğulları Beyliği'nden Akşehir, Yalvaç,
Beyşehir, Karaağaç ve Seydişehir'i 1374'te 80.000 altın karşılığı satın alarak
Anadolu'daki bu genişleme, kendilerini Anadolu Selçukluları'nın vârisi sayan
Karamanoğulları Beyliği ile sınırdaş yaptı ve bu durum Osmanlı - Karaman
mücadelesinin başlamasına neden oldu. I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezit (I. Bayezit)
(1389 - 1402) tahta geçer.
Yıldırım Bayezit döneminde, Anadolu Türk birliği yeniden sağlandı. Ancak Osmanlı
Devleti'nin bu kadar güçlenmesi, o sırada bir Çin seferi hazırlığında olan Timur'u
korkuttu. Batısında böylesine güçlü bir devlet bırakmak istemeyen Timur, Karakoyunlu
ve Celayirîli hükümdarının Osmanlı Devleti'ne sığınmasını bahane ederek Osmanlı
Devleti'ne savaş açtı ve Ankara'ya kadar geldi. O sırada İstanbul'u kuşatmakta olan
Bayezid kuşatmayı kaldırdı ve Çubuk Ovası'nda Timur'un ordusu ile karşılaştı. 28
Temmuz 1402de yapılan Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezid kendisine bağlı Türk
boylarının ona ihanet etmesinin de etkisiyle çok ağır bir yenilgi aldı ve Timur'a
esir düştü. Değişik tarihcilerin verdikleri değişik nedenlerle, büyük olasılıkla esarete
fazla dayanamaması nedeniyle Yıldırım Bayezit 8 Mart 1403de Akşehir'de öldü.
Fetret Devri adı verilen dönemin başında Timur, Anadolu beylerini eski topraklarına
kavuşturdu. Osmanlı Devleti'ni kimin idare edeceği Bayezid'in oğulları, İsa,
Süleyman,Musa ve Mehmet arasında mücadelelere yol açtı. Osmanlı devleti merkezleri
olan Bursa ve Edirne birkaç defa el değiştirdi ve bu şahzadeler ellerine geçirdikleri
başkentte kendilerini Osmanlı Sultanı ilan ettiler. Önce İsa Çelebi, ondan sonra
Süleyman Çelebi ve en sonunda Musa Çelebi elimine edildikten sonra 1413
yılında Mehmet Çelebi tek başına Osmanlı Sultanı olarak tahta çıktı. Çelebi
Mehmet, Osmanlı devletinin birliğini yeniden sağladı ve devleti babasının zamanındaki
eski gücüne kavuşturdu. Bu dönemde Venediklilerle yapılan ilk deniz savaşı,
başarısızlıkla sonuçlandı. 1421'de yerine oğlu Sultan II. Murat padişah oldu.
Timur Yıldırım'ın oğlu Mustafa Çelebi'yi de beraberinde Semerkant'a götürmüştü.
Mustafa Çelebi olduğunu iddia eden (ve çok tarihçiye göre gerçekte Mustafa
Çelebi olan) bir kişi Mehmet Çelebi saltanatının son yıllarında hükümdarlık
iddiasında bulundu; Venediklilerin desteğiyle Selanik dolaylarında kuvvet toplayan
Mustafa Çelebi Mehmet Çelebi'ye yenilerek Doğu Roma'ya sığındı. 1421de II. Murat
saltanatı başında Mustafa Çelebi Bizanslıların desteğiyle büyük bir isyan başlattı ve
bir müddet devlet merkezi Edirne'yi ve Rumeli idaresini eline alarak adına hutbe
okutarak ve para bastırarak kendini Osmanlı Sultanı ilan etti. II. Murat'in
Veziriazami Amasyalı Beyazid Paşa Sazlıdere Savaşından yenilip esir düştü ve
öldürüldü. Mustafa ordusuyla Anadolu'ya geçip Bursa'ya hücum edip şehri kuşattı.
Fakat II. Murat'in usta vezirleri tarafından Mustafa'nın çevresine onun bir düzmece
olduguna inandırıldı; baş danışmanı vezirlik unvanı verilme sözü ile ayartıldı ve
Bursa yakınlarına gelen ordusu dağıldı. Trakya'ya kaçtı ise orada da tutunamadı ve
Kızılağaç Yenicesi'nde yakalanıp Edirne'de idam edildi. Düzmece Mustafa olayı
denilen bu büyük isyan II. Murat'ın karşılaştığı ilk isyan olmadı. Ertesi yıl genç küçük
kardeşi Küçük Mustafa isyan etti; İznik'i ele geçirdi ve yine baş danışmanı ihanetiyle
bu isyan da bastırıldı.
II. Mehmed, 1453'te kuşattığı İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te fethetti ve başkent yaptı.
Ardından, Doğu Roma tahtı üzerinde hak iddia edebilecek hanedanlara karşı
harekete geçti. Mora Despotluğu (1460), Trabzon Rum İmpratorluğu (1461) ve
Palailogoslarile akrabalığı bulunan Galtulusi ailesini ortadan kaldırdı. Sırbistan,
Bosna ve Hersek'i ilhâk etti (1459). Bünyesinde birden çok müslüman ve
hristiyan ulusu barındıran Osmanlı Devleti böylece resmen İmparatorluk unvanı
kazanmış oldu. Balkanlar'da genişleme Osmanlı Devleti'ni Tuna üzerinde Macaristan'la;
Arnavutluk, Yunanistankıyıları ve Ege Denizi'nde Venedik'le karşı karşıya getirdi.
Uzun bir savaş (1463 - 1478) sonunda Venedik, İşkodra, Akçahisar kentleriyle Limni
ve Eğriboz adalarını Osmanlılar'a bırakmayı ve elde ettiği ticaret serbestliği
karşılığında her yıl 10.000 altın ödemeyi kabul etti. Bu savaş sürerken II. Mehmed,
Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı (1468); Karamanoğulları'nı koruyan ve
Venedik'le bir
antlaşma yapan Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan'ı Otlukbeli'nde ağır bir yenilgiye
uğrattı. Bu zaferle Osmanlı Devleti Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarına yerleşti;
Gedik Ahmet Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını zaptetmesiyle de Mısır
Memlûkları ile sınırdaş oldu. Gedik Ahmet Paşa'nın 1475'te kuzey Karadeniz'e
yaptığı sefer, Ceneviz kolonileri Kefe ve Sudak'ın fethi ve Kırım Hanlığı'nın
Osmanlı himayesine girmesiyle sonuçlandı. Böylece Osmanlı Devleti bir iç
deniz durumuna gelen Karadeniz üzerinde siyâsi ve iktisâdi tam bir egemenlik
kurdu. II. Mehmed'in güneyİtalya'nın fethiyle görevlendirdiği Gedik Ahmet Paşa,
denizaşırı bir seferle Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto'yu aldı ve İtalya
içlerinde harekâta başladı. Ama II.Mehmet'in 49 yaşındaki ölümü (1481) bu seferin
yarım kalmasına neden oldu.
II. Bayezit (1481 - 1512), taht kavgasına girişen kardeşi Cem'i yeniçerilere dayanan
İshak ve Gedik Ahmet paşaların desteğiyle yendi; Cem, Rodos Şövalyeleri'ne
sığınmak zorunda kaldı. 1484'teki Boğdan seferi ile kuzey ticaretinin zengin
limanları Kili ve Akkerman Osmanlı Devleti'ne katıldı. Cem'i ve Karamanoğulları'nın
kalıntılarını destekleyen Memlûklar'la savaş (1485 - 1491) ise genellikle Osmanlılar'ın
yenilgisiyle sonuçlandı. Venedik'le savaş (1499 - 1503), Devlete Modon, Koron,Navarin,
İnebahtı limanlarını kazandırdı.
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki müritlerine karşı şiddetli bir
mücadeleye girişti. Şah İsmail'e karşı Çaldıran'da kazandığı zaferden (1514)
sonra Tebriz'e kadar ilerledi. Bundan sonra I. Selim, Memlükler'a karşı harekete
geçti. Ateşli silahlardaki üstünlüğü sayesinde kazandığı Mercidâbık (1516) ve
Ridâniye (1517) savaşları, Osmanlı Devleti'ne Suriye, Filistin ve Mısır'ı kazandırdı.
Hicaz, Osmanlı egemenliğine girdi. Böylece Osmanlı Devleti, Hint Okyanusu'na
açılma olanağına kavuştu ve İslam dünyasının önderliğini tartışmasız biçimde
ele geçirdi. Bu arada I. Selim, halife ünvânı aldı ve bu unvan kendisinden sonra
gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde devlet en güçlü ve şaşalı dönemini yaşamıştır.
46 yıllık hükümdarlığında devlet doğal sınırlarına ulaşmış ve tam anlamıyla
günümüzde süper güç tabir edilen konuma ulaşmıştır. Ayrıca, 13 büyük sefer
düzenlemiştir. Başlıca seferleri; 1521'de Belgrad, 1522'de Rodos, 1526'da Mohaç,
1534'de Bağdat ve Tebriz, 1538'de Boğdan'ın tamamı ve Preveze, 1541'de
Macaristan'ın tamamı, 1543'de Estergon, 1551'de Trablusgarp, 1553'de Safevi
topraklarının bir kısmı, 1566'da Zigetvar'dır. Kanuni, I. Selim'den 6.557.000 km2
olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu, kırk altı yılda 14.893.000 km2'ye
ulaştırmıştır (Avrupa'da 1.998.000 km2, Asya'da 4.169.000 km2, Afrika'da da
8.726.000 km2 olmak üzere). Zigetvar fethedilmeden bir gün önce, 6 Eylül 1566
tarihinde hayatını kaybetti.
Osmanlı'da duraklama dönemi Sokullu Mehmet Paşa'nın ölmesiyle başlamıştır.
Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu,
devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına
ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur. Özellikle yeniçeriler artık padişaha karşı
gelmekteydi. Yeniçerilerdeki 'Ocak, devlet içindir.' anlayışı yerine 'Devlet, ocak içindir.
' anlayışı gelişmiştir.
Avusturya ve İran seferleri sonucu oluşan ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin
bozulması ve nüfus artışının yarattığı sosyal hayattaki sıkıntılar ve çağın gerisinde
kalınması ile eğitim alanındaki bozulmalar sonucu devlet duraklama dönemine
girmiştir. Coğrafi keşiflerle ticaret yollarının önem kaybetmesi, sık padişah
değişmeleriyle çok verilen cülus bahşisi ve yeniçerilerin artmasıyla verilen ulufe
miktarının da artması Osmanlı ekonomisini yıpratmıştır.
Celali ayaklanmaları, Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirmiş, ağır vergiler
yüzünden ya da “Büyük Kaçgun” sırasında yerlerinden olan çiftçilerin toprakları
mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçmiştir. Vergiler yüzünden borca
giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere kaptırdılar. Osmanlı toprak
düzeninin belkemiği olan tımar sistemi bozuldu. Büyük nüfus hareketleri ortaya
çıktı ve kentlere büyük göçler oldu. Tarımsal üretim geriledi ve kıtlık tarım ürünleri
fiyatlarının yükselmesine yol açtı. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok
yerleşim yeri yıkıma uğradı. Osmanlıda eğitim(ilmiye)nin bozulması da Osmanlıyı
geriletmiştir. Avrupa'daki gelişmeleri (Reform, Rönesans) Osmanlı Devleti'nin takip
etmemesi Osmanlı için bir dezavantaj olmuştur.
denilen sistemin ortaya çıkmış olmasıdır.Bu sisteme göre müderrislerin(Öğretmen)
yeni doğan çocukları doğduğu andan itibaren medrese(Eğitim yuvası) öğretmeni
sayılıyordu.
Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi, Osmanlı tarihinde Karlofça Antlaşması’ndan
(1699) başlayarak, Yaş Antlaşmasına kadar (1792) geçen süreye denir. Bu dönemin
sonlarına doğru, Osmanlı Devleti'ne Avrupalılar tarafından "Hasta Adam" denmeye
başlanmıştır. Çünkü bu dönemde Osmanlı Devleti, büyük oranda toprak kayıpları
yaşamıştır.
Bu dönemde Karlofça ve İstanbul Antlaşması’yla kaybedilen yerleri geri almak ve
mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeydeRusya
ve doğuda İran ile savaşlar yapılmıştır.
Bu yüzyılda Avrupa’dan geri kalındığı Pasarofça Antlaşması’ndan itibaren kabul
edilmiş ve yapılan ıslahatlarda Avrupa örnek alınmıştır.
26 Ocak 1699 tarihinde Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ile imzalanan Karlofça
Antlaşması, Osmanlı-Kutsal ittifak Savaşları'nı bitirmiştir. Karlofça Antlaşması,
OsmanlıDevleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra Osmanlı
Devleti'nin gerileme dönemi başlamıştır. Papa tarafından Osmanlı Devleti'ne karşı
Almanya İmparatorluğu, Avusturya Arşidüklüğü, Polonya Krallığı, Rusya Çarlığı,
Malta Sen Jean Şövalyeleri Tarikati ve Venediklilerden(İtalyan) oluşan bir ittifak ile
uzun süren savaşlar sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti, Banat ve Temeşvar
hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a,
Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakmıştır.
Bu yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti, kaybettiği toprakları geri alarak
Avrupa'da tutunmayı ve eski gücünü korumayı amaçlamıştır. Ancak bir süre
sonra bu amacına ulaşamayacağını anlayınca elindeki toprakları koruma politikası
izlemeye başlamıştır.
Bu dönem 1792 Yaş Antlaşması ile başlayıp 1922 de Osmanlı Devleti'nin yıkılışına
kadar devam eden dönemdir. Osmanlı Devleti Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki
çıkar çatışmalarından yararlanıp denge politikası izleyerek varlığını korumaya
çalışmıştır.
Osmanlı Avrupa'da çıkan isyanlar ve uzun süren Rus savaşları ile iyice yıpranmış
ve devlet yönetiminde ıslahata yönelik çalışmalar yapılmış ise de pek başarılı
olunamamıştır.
Ayrıca Bakınız: Osmanlı Hanedanı soy ağacı
Osmanlı hanedanınıdan 36 padişah toplam 623 sene hüküm sürmüştür. İlk
önce Bey diye adlandırılan padişahlar, 1383'den itibaren Sultan, 1517 tarihinden
sonra da Sultan unvanına ek olarak Halife unvanını da taşımaya başlamışlardır.
Osmanlı padişahları tahta çıktıklarında yayımladıkları bir tür genelge olan Adaletnâme;
kanunlara uyulması ve herhangi bir haksızlığa hiç kimsenin uğratılmaması konuları
hakkında kaleme alınırdı.
Osmanlı Devleti kurulduğunda bir divan vardı ve belli başlı uyeleri
bulunmaktaydı. Bunlar; Padişah,Sadrazam,Vezir-i Azam, Rumeli ve Anadolu
Kazasker'leri, Defterdar, Şeyhülislam,Kaptan-ı Derya, Nişancı
Fatih Sultan Mehmet'ten sonra Vezir-i Azamların görüşlerini daha rahat
söylemesi için padişahlar toplantıları arka tarafta bir bölümden izlemiş,
divana Vezir-i Azam başkanlık yapmıştır. Bu meclis Osmanlı Devleti'nin yönetiminde
Padişaha yardımcı olurdu.
Vezir-i Azam (Sadrazam): Padişahtan sonraki en yetkili devlet adamıdır. Padişahın
mührünü taşırdı.
Divan-ı Hümayun 2.Mahmut dönemi'de kaldırılarak yerine nazırlıklar (bakanlıklar)
kuruldu.
Osmanlı Devleti yönetim birimleri bakımından büyükten küçüğe aşağıdaki gibidir.
Yönetim Birimleri
Yönetenler
Osmanlı Devleti'nde İslamiyet baskın din olmakla birlikte, İslam inancında
"semavi dinler" olarak kabul edilen Musevilik ve Hıristiyanlık dinlerinin mensupları,
millet sistemi sayesinde o dönemde batı ülkelerinde azınlık dinlerine gösterilen
hoşgörünün üzerinde bir rahatlık içinde yaşamayı sürdürdüler. Hristiyanlığın
Ortodoks ve Gregoryen kiliseleri millet sistemi içinde meşru bir şekilde örgütlenmiş
durumdaydı. Bu inançlara mensup kişiler, kendi dini kurallarına göre yargılanırdı.
Buna karşılık millet sistemine dahil olmayan dinlerin, devlet içinde meşru bir varlığı
bulunmuyordu.
Hilafet veya Halifelik, İslami siyasi ve hukuki yönetim makamına ve yönetime
verilen isimdir. Halife ise Hilafet makamındaki kişiye denir. İslamiyet Peygamberi
Muhammed'in ölümünden sonra makam bir süre daha bir yönetim biçimi olarak
varlığını sürdürmüş olsa da zamanla daha çok İslami bir toplumu veya İslam
Devleti'ni vurgulamak için kullanılan bir terim olmuştur.
Halifelik daha çok müslümanların Sünnî kanadının temsilcisi olarak kabul görmüştür.
Şiî kanadı büyük ölçüde Sünnî hilafet yönetimi altında yaşasa da Halife'yi kabul
etmemişlerdir. Halifeliği Şiî'likteki ya da Alevilik'teki İmamet'ten farklı kabul etmek
gerekir. İmamet teokratik bir özellik taşımasına rağmen, Halifelik teokratik bir
özellik taşımamıştır. Halifeler yetkilerini saltanat dahi olsa Ümmet'in biat'ı ile
devralmışlar, yönetim işlerini de büyük ölçüde danışmaya dayalı olarak yürütmüşlerdir.
Bu anlamıyla teokratik olmaktan öte dünyevîdir.
Halife, ilk zamanlarda İslam toplumunda ilerigelenlerin seçimiyle başa geldiği
halde, Emevi ailesine geçmesinin ardından saltanat şeklini almıştır. Abbasi
Hanedanı'ndan gelen halifelerin 10. yüzyılda zayıflamasına kadar devlet başkanı
görevini yürüten halife, bu dönemde siyasi gücün yerel hükümdarların eline
geçmesinin ardından sadece ruhani önder veya İslami toplulukların onursal lideri
haline gelmiştir. Abbasiler döneminde Bağdat'ta yaşayan halife, Moğolların 1258
yılında Bağdat'ı yağmalamaları sonucunda Mısır'a Memluk himayesine kaçmış,
16. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim'in Memluklar'a son vermesiyle birlikte
İstanbul'a taşınmıştır. Daha sonra Osmanlı Hanedanı'na geçen halifelik, 29 Ekim
1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla fiilen hilafetin olmamasına rağmen
resmen halifeliğin varisi Türkiye olmuştur. 3 Mart 1924 tarihinde laiklik ilkesi gereğince
halifelik Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından resmen kaldırılmıştır.
1820 yılında başlayan ve Kurtuluş Savaşı'na sonuna kadar süren zaman
içerisinde Osmanlı Devleti'nde misyonerlik faaliyetleri çok hızlı bir şekilde
gelişmiştir. Misyonerlik faaliyetlerini bu denli başarılı olmasında şüphesiz
Osmanlı Devleti'nin Islahat Fermanı ile verdiği ayrıcalıklar, kapitülasyon
anlaşmaları ile verilen ayrıcalıklar ve Osmanlı Devleti'nin bölgelerine ilgi göstermemesi
etkili olmuştur. Başlangıçta kendilerine Anadolu'da hedef bulamayan misyonerler
daha sonra Ermenilere odaklanıp çalışmalarında başarılı olmuşlardır. Açtıkları
okullardan mezun olanların başarılı olmaları bu okulların etkilerini artırmıştır. Hatta
zamanla Müslüman Türkler dahi çocuklarını bu okullara göndermişlerdir.
Misyonerlerin genel hedef kitleleri, İslamiyet'in yaygın olduğu bölgeler olmuştur.
Bu çalışma Osmanlı Devleti ile sınırlı kalmayıp Afrika Kıtası, Arap Yarımadası, İran ve
Orta Asya halklarına yönelik bir çalışmadır.
Son padişaha kadar bütün Osmanlı paralarının üzerinde Kostantiniye ibaresi
kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nda Yunanların bunu ilk Doğu Roma İmparatoru
I. Konstantin yerine Yunan Kralı I. Konstantin'i kastederek kullanmaları üzerine
kullanılmasından vazgeçilmiştir.Osmanlı ordu teşkilatı Anadolu Selçukluları,
İlhanlılar ve Memluklular devletlerinin askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde
yararlanılarak kurulmuştur.
Osmanlı Devleti Ordusu'nun Başkomutanlık görevini Hakanlar yapmışlardır.
Yaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı "yaya”, süvarileri ise "müsellem”
şeklinde adlandırılmıştı. Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak
Osmanlı Devleti'nin temeli atılırken süvari olan beylik kuvvetlerinin yerine vezir
Alâaddin Paşa ile Kadı Cendereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden
oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle muvazzaf ade ve süvari
kuvveti kuruldu.Yaya ve müsellemlerin temelini attığı ordu teşkilatı zamanla kuvvet
ve sınıflara ayrılmıştır. Osmanlı ordusu başlıca 3 ana kuvvetten oluşmaktadır. Bunlar;
Kapıkulu Ocağı, Eyalet Askerleri, Akıncılardır.
Kapıkulu Ocağı, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan
padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır.
Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin
askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.Osmanlı Devleti'nin
denizcilikle ilgilenmeye başlaması İzmit ve Gemlik taraflarının, daha sonra da
Karesi ilinin alınması ile başlamaktadır. Karesi Beyliğigemilerinden faydalanılarak,
Rumeli'ye geçen Osmanlı, 1390 yılında Gelibolu'da önemli bir tersane yapmıştır.
Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri gibi denizde kıyısı olan beylikler, Osmanlı
Devleti'nin idaresine girince, onların tersanelerinden de istifade edilmişti.
Bu yıllarda Türk Denizciliği'nin ilk ismi Çaka Bey İzmir'de donanmasını kurmuş,
daha sonra ise kızını Kılıçarslan ile evlendirmiştir.
Ayrıca daha sonralardan donanmaya kadırga isimli gemiler girdi. Kadırga hem
küreği hem de yelkeni olan gemidir.Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa tarafından
1909'da temelleri atılan Osmanlı Hava Kuvvetleri, resmi olarak 1 Haziran 1911
tarihinde Fen Kıtaları Müstahkem Genel Müfettişliği 2. Şubesi bünyesinde Havacılık
Komisyonu adıyla faaliyete geçirilmiştir. Havacılık Komisyonu'nun temellerini
Fransa’dan satın alınan biri 25, biri de 50 beygirlik iki uçak oluşturmuştur.Osmanlı
İmparatorluğu'nun sahip olduğu topraklar üzerinde şu an toplam 34 ülke vardır.
Ayrıca Osmanlı 8 ülkeyi Hilafeten kendisine bağlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder